Yerleşmelerin Yer Seçiminde ve Gelişiminde Etkili Olan Faktörler

A. Doğal (Fizikî) Faktörler: Yerleşmelerin yer seçiminde etkili olan fizikî faktörleri altı başlık altında toplayabiliriz:

1. Yer Şekilleri: Yeryüzü şekilleri denildiğinde akla ilk gelen dağların uzanış doğrultusu, eğim, bakı ve yükselti durumudur. Dağların uzanış doğrultusunu ülkemizden yola çıkarak açıklayabiliriz. Yurdumuzda Karadeniz bölgesinde dağlar, doğu-batı doğrultusunda kıyıya paralel uzanır. Bu durum kıyı ile iç kesimler arasında ulaşımı zorlaştırdığı gibi kıyının nemli havasının iç kesimlere sokulmasını da engeller. Bunun beşerî coğrafya açısından etkilerine baktığımızda nüfus, kıyıda yoğun iken, kıyı gerisinde daha seyrektir. Arazideki eğimin artması ulaşımı, yerleşmeyi ve tarımı kısıtlar. Düz alanlarda yerleşme dokusu toplu iken arazi eğiminin arttığı yamaçlarda yerleşmeler dağınıktır. Ülkemizde dağların güney yamaçlarının, kuzey yamaçlarından daha sıcak olması bu yamaçları yerleşmeye daha elverişli hale getirmiştir. Yükseltinin iklim koşulları üzerine olan etkisine Dünya’ dan örnek verecek olursak;

✓ Asya Kıtası’nda; Himalayalar, Hindukuş Dağları, Karanlık Dağları,
✓ Avrupa Kıtası’nda; Ural Dağları,
✓ Kuzey Amerika Kıtası’nda; Kayalık Dağları,
✓ Güney Amerika’ da; And Dağları’nın yüksek kesimlerinde yerleşmeler azdır.

2. İklim Koşulları: Yağış ve sıcaklığın uygun olduğu yerler, hem sık nüfuslu hem de yoğun yerleşim alanlarıdır. Orta Kuşak bu anlamda nüfusun ve yerleşmenin en yoğun olduğu alanlardır. Tropikal alandaki iklime bakıldığında alçak yerlerde yerleşmelerin olmadığı görülür çünkü hava sıcak ve nem oranı yüksektir. Bu durum doğal bitki örtüsünün gür ormanlar olarak ortaya çıkmasının başlıca nedenidir. Balta girmemiş bu ormanlık sahalarda yerleşme yeri açmak tarımsal faaliyet yapmak çok güçtür. Onun için insanlar daha yüksek yerleri yerleşme alanı olarak seçerler. Buna karşılık soğuk kutupsal iklimin etkili olduğu yerlerde (İskandinav Yarımadası, Grönland Adası, İzlanda ve kalıcı karların bulunduğu dağların yüksek yerlerinde) yerleşmelerin olmadığı ya da sayıca çok az olduğu görülür. Tıpkı bu alanlar gibi çöl sahaları da yerleşmeye müsait olmayan kurak yerlerdir. Yağışın yetersiz olması etrafın kumullarla çevrili bulunması tarımı ve hayvancılık faaliyetlerini imkânsız hâle getirir. Ülkemizdeki iklim koşulları, yerleşmelerin sınırını ve dağılışını belirleyen en önemli faktördür. Doğu Anadolu bölgesi gibi kış sıcaklıklarının düşük olduğu yerlerde ve dağların yüksek kesimlerinde yerleşme sayısı azdır. Güneydoğu Anadolu ile İç Anadolu’ da yazın kuraklığın hissedilir olması nedeniyle nüfus ve yerleşmelere su kenarlarında rastlanır. Ege, Akdeniz, Marmara, Karadeniz sahil alanlarında yerleşme sayısı artar. Taşeli Platosu, Menteşe Yöresi ve Hakkâri Yöresi yağış miktarının çok olduğu yerel (mahallî) alanlardır ancak elverişsiz yer şekilleri bu alanlarda yerleşme ve nüfuslanmayı kısıtlamaktadır.

3. Su Kaynakları: Dünya’ da ve Türkiye’ de ilk yerleşim alanlarının kurulduğu yerler su kaynaklarının etrafıdır. Su canlılar için vazgeçilmez bir unsurdur. Su kaynaklarından; içmede, günlük temizliklerimizde, ulaşımda ve enerji üretiminde faydalanırız. Bu nedenle geçmişten günümüze gelinceye kadar su kaynaklarının etrafı yerleşmelerin sık ve yoğun olduğu alanlar olarak kalmıştır.

4. Toprak Yapısı: Yerleşim yeri olarak kullanılacak arazinin sahip olduğu jeolojik özellikler arazideki maden varlığı ile yakından ilişkilidir. Maden rezervinin çok olduğu bu sahalarda yerleşme dokusu sıklaşır. Yine toprak yapısının verimli olması yerleşmeyi doğrudan etkileyen bir başka doğal unsurdur. Örneğin; Çukurova’nın alüvyon tabanlı bir ova olması bu alanda endüstriyel tarımı geliştirmiştir. Tarımın gelişmesi sanayi ve iş olanaklarını arttırmış ve bütün bunların sonucunda Çukurova sık yerleşim alanı hâline gelmiştir. Tuz Gölü ve çevresinde ise yağış azlığı topraktaki tuz oranını arttırmış gün geçtikçe çoraklaşan topraklarda tarım faaliyetleri kısıtlanmış ve nüfusun başka bölgelere göç ederek yerleşme dokusunun seyrekleşmesine neden olmuştur.

5. Bataklık Alanlar: Bataklık, sazlık gibi sahalarda suların birikmesinden dolayı toprağın içindeki oksijen azalır. Bataklık alanların kendine has bitki florası vardır. Bu floranın artıkları tabanda birikerek organik maddeleri oluşturur. Böylece bataklık alanlarda verimlik artar ancak bazı bataklıklar tuzlu ve alkali bir yapıya sahiptir. Bu tip bataklık sahalarına tuzlu bataklıklar denir. Her ne şekilde olursa olsun bataklık alanlar yerleşmeye müsait olmayan sahalardır. Bu alanların üzerinde ekonomik faaliyetler yapılamaz.

B. Beşerî Faktörler: İnsanın doğa üzerinde yaptığı her faaliyet beşerî faktörler arasında yer alır. Beşerî faktörler ile fiziki faktörler arasındaki uyum, yerleşmelerin dağılışına, tipine ve dokusuna etki eder. Beşerî faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Tarımsal Faaliyetler: Tarımsal faaliyetler ve hayvancılığın nüfus ve yerleşmenin dağılışına olan etkilerine baktığımızda bu faaliyetlerin yoğun olarak yapıldığı yerlerde yerleşme dokusu ve nüfus sıktır. Özellikle sulak verimli arazilerin bulunduğu ovalarda yerleşmeler yoğun olarak karşımıza çıkar. Dünya’ da Nil Vadisi, Mezopotamya Bölgesi, İndus ve Ganj Nehirleri’ ni; Türkiye’ de ise Çukurova, Adapazarı Ovası ve Bakırçay Ovasını örnek olarak verebiliriz.

2. Ulaşım, Sanayi ve Ticaret: Ulaşımın geliştiği yerlerde sanayi faaliyetleri de gelişme göstermektedir. Sanayinin gelişmesi ticareti, doğal olarak da nüfus ve yerleşmenin yapısını değiştirmektedir. Dünyada ve ülkemizdeki birçok şehirde bu üç unsur yerleşme yapısının nasıl olacağı hakkında bilgi verir. İstanbul, İzmir, Mersin ve Bursa şehirleri hem ulaşım hem ticaret hem de sanayinin geliştiği şehirlerimizdendir.

3. Turizm: Turizm faaliyeti denilince akla ilk gelen yaz turizmidir. Güneşlenme süresinin ve sahil şeridinin uzun olduğu kıyılarda turizm sektörü gelişir. Dolayısıyla bu alanlarda nüfus ve yerleşme dokusunun sık olduğu gözlenir. Akdeniz kıyıları, Maldiv Adaları, Dubai sahillerini örnek olarak verebiliriz.

4. Enerji Kaynakları ve Madencilik: Madenlerin kullanım alanı yaygınlaştıkça madenciliğe bağlı sektörel büyümeler de artmıştır. Maden yataklarının bulunduğu yerleşmelerde tarımsal faaliyetler geri planda kalır. Özellikle kömür, petrol, demir gibi ticari değeri yüksek olan madenlerin çıkarım alanlarında yerleşmeler sayıca fazladır. Almanya’nın Ruhr Bölgesi ile ülkemizdeki Zonguldak ili örnek olarak verilebilir.

 

Yorum yapın