Coğrafi açıdan son derece öneme sahip olan Türkiye, orta kuşakta yer alır. Ilıman iklim yapısı ve doğal kaynaklar açısından zengin olması onu geçmişten günümüze kadar çeşitli uygarlıkların kurulduğu geliştiği önemli bir yer hâline getirmiştir.
Türkiye 26˚- 45˚ doğu meridyenleri ile 36˚ – 42˚ kuzey enlemleri arasında kalan, topraklarının bir kısmı Avrupa kıtasında bir kısmı Kuzey Afrika’da büyük bir kısmı ise Asya kıtasında bulunan ve eski medeniyetlere ev sahipliği yapmış Akdeniz havzasında bulunur. Anadolu topraklarına geçmişten günümüze gelinceye kadar çok çeşitli medeniyetler kurulmuş ve her medeniyet kendi kültürlerinden motifler bırakarak zengin bir kültürel coğrafya ortaya çıkarmışlardır.
Bu özellikte olan bölge sayısı dünya geneline göre düşündüğümüzde az olduğu görülür. Ortak yönleri ise stratejik öneme sahip yerde bulunmaları, uygun iklim koşulları ve verimli tarım arazilerinin varlığıdır. Türkiye fiziki yapısı itibariyle dağlık bir ülkedir. Ovalık alanları daha çok kıyıda ve akarsu kenarlarında görmekteyiz. Üç tarafı denizlerle çevrili olan bu yarımadada iki tane stratejik boğaz bulunur. İstanbul ve Çanakkale Boğazı kıtalar arası geçişi sağlayan önemli su yollarıdır. Yer altı ve yer üstü kaynakları açısından zengin olan ülkemiz aynı zamanda sulak ve verimli tarım arazileri ile de dikkati çeker. Ulaşım sektörü açısından değerlendirildiğinde bütün ulaşım sistemlerinin çalıştığı söylenebilir. Üç kıtayı birleştiren bir konum sahip olması turizm sektörünün de gelişmesine neden olmuştur.
Anadolu ilk çağlardan beri birçok uygarlığı bünyesinde barındırmış ve onların gelişmesine katkı sağlayarak medeniyet tarihinde yer almalarını sağlamıştır. Aynı zaman diliminde farklı medeniyetlerin yaşadığı topraklar olan Anadolu’da kültürel miras zenginliği de aşikârdır. Arkeolojik kazılar sonucunda birbirinden faklı kalıntıların ortaya çıkarılması bunun bir göstergesidir. Bu anlamda aynı zaman diliminde var olan Mısır ve Yunan medeniyetlerine baktığımızda Mısır’da Arap ve Türk kültürüne ait eserler bulunurken eski Yunan Medeniyetinde Helenistik Döneme ait Romalıların bıraktığı eserler ve Türk eserleri vardır. Buna karşılık Anadolu topraklarında Hatti, Hitit, Troia, Urartu, Frig, Lydia (Lidya), Kria (Karya), Lykia (Likya), Helen, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi çok sayıda medeniyetin izlerine rastlanır. Anadolu’nun doğusunda Hatti ve Hitit beylikleri, batısında Troialılar, Legler ve Pelasglar gibi değişik dil ve etnik yapıya sahip topluluklar birlikte yaşamaktaydı.
Anadolu coğrafyasının özellikle doğusunda dağların yüksek olması, buraya yerleşmek için gelen kavimlerin doğuya yerleşmelerinin sebebidir. Anadolu’ya Türkler tarafından ortaya çıkan ilk ilgi Hunlar zamanında olmuştur. 4.yy da Kavimler Göçü ile başlayan Hun akınlarının temel amacı Anadolu’daki ganimetlere sahip olmaktı. Bu sayede Türkler Anadolu’yu yakından tanıma fırsatı bulmuşlardır. Orta Asya’daki Türkler Anadolu’yu kendilerine yurt tutmak için başlattıkları göç dalgaları ile bu topraklara önce doğudan giriş yapmışlardır. O tarihlerde Anadolu toprakları üzerinde yaşayan Rum, Süryani, Gürcü, Ermeni gibi değişik etnik ve toplumsal gruplar vardı. Bu etnik grupların kendi aralarında birlik olamayışı Bizans İmparatorluğu’nun işini kolaylaştırdığı gibi Anadolu üzerindeki hâkimiyetinin devamlılığını sağlıyordu. Türkler Anadolu’da tutunabilmek için Rum, Ermeni, Moğol ve Haçlılarla girdikleri mücadeleler sonunda Anadolu’nun Türk yurdu hâline gelmesini sağladılar. Oğuzların 1015 – 1021 yılları arasında yaptığı göç hareketleri ve 1071 Malazgirt Savaşı sonucunda önce Türkmenleri Anadolu’ya yerleştirdiler daha sonra Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurarak Bizans İmparatorluğu’nun siyasi gücünü kırdılar.
1453 yılında Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethetmesiyle Bizans İmparatorluğu tamamen tarih sahnesinden silindi. İşte bu kadar köklü ve eski medeniyetlerin bulunduğu Türkiye topraklarının sahip olduğu kültürel zenginlikler ülkemizin ne kadar önemli bir coğrafyada yer aldığını anlamamızda bize yardımcı olmaktadır. Sosyal ve kültürel açıdan toplumu inşa eden bu medeniyetlerin izleri Anadolu üzerinde hâlâ yaşamaktadır. Bıraktıkları mimari yapılar onların içimizdeki varlığını devam ettirmiştir. Anadolu toprakları üzerindeki hayat, tarihin hiçbir döneminde kesintiye uğramamıştır. Anadolu’ya bütünüyle ya da bölüm bölüm el değiştirmesi sonucunda birbirinin devamı olan uygarlıklar Anadolu’yu açık hava müzesi hâline getirmiştir. Üç tarafının denizlerle çevrili olması denizcilikte ileri giden İyonlar ve Eski Yunan medeniyetine ait izleri Ege ve Akdeniz kıyılarında rastlamaktayız. Foça, İzmir, Efes, Bergama ve Milet’teki tarihî yapılar bu medeniyetlerin bıraktığı kültürel miraslardandır.