Ülkemiz topraklarının bulunduğu Anadolu Yarımadası, geçmişten günümüze gelinceye kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Devleti gibi devletlerin egemenliğinde kaldığı gibi kısa dönemde yaşayan beyliklere ait izlere de rastlanmaktadır.
Doğu ile Batı medeniyetleri arasında köprü olan Anadolu Yarımadası kuzeyden İpek Yolu, güneyden Baharat Yolu’nun geçtiği önemli ticaret yollarının üzerinde olması Jeopolitik önemini arttırmıştır. Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da üstünlük sağlaması ve Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde halifeliğin Osmanlıya geçmesi ile Anadolu askerî,siyasi ve ekonomik anlamda kilit bir noktaya gelmiştir. 15.yy. da coğrafi keşiflerle yeni ticaret yollarının bulunması, Osmanlı Devleti’ni ekonomik yönden olumsuz etkilemiştir. Deniz ticaretinin yönü Atlas Okyanusu ile Hint Okyanusu’na doğru kaymıştır.
Kuzeyde yer alan Rusya’nın sıcak denizlere inmek istemesi ve İngiltere’nin Kuzey Afrika’daki sömürgelere daha kısa yoldan ulaşma çabası İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının önemini daha da artırmıştır. 20.yy. başlarında Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Daha sonraki yıllarda II. Dünya Savaşı ile beraber küresel anlamda yaşanan değişimler ve yeni politik oluşumlar Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasların önemini arttırmıştır. Türkiye, jeopolitik konumu ile önemli bir enerji koridoru olma özelliği taşımaktadır. Kuzeyde Rusya, doğal gazın büyük bir kısmını ülkemiz üzerinden ihraç etmektedir. BM ve NATO üyesi olan ülkemiz, askerî açıdan güçlü olduğu gibi bölgesel barışın ve güvenliğin sağlanmasında kilit noktasıdır.