Turizm sektörü, bugün dünya gayrisafi hasılasının önemli bölümünü oluşturan ve dünyada en hızlı gelişen sektörlerin başında yer almaktadır. Harcanabilir kişisel gelirlerden turizm ve tatile ayrılan payın artması, ulaşım ve iletişim teknolojisindeki hızlı gelişme, insanların şimdiye kadar görmedikleri ve merak ettikleri yeni bölgeleri ziyaret etme eğilimlerini arttırmıştır.
Tipik turistik faaliyet olarak adlandırılan konaklama, planlama, gezi organizasyonu ve satışı gibi faaliyetlerin yanında, ulaşım ve inşaat sektörlerinin faaliyetlerini de kapsayan turizm sektörü, bu dinamik yapısı ile diğer sektörlerin de gelişiminde itici güç olarak işlev görmektedir. Turizm sosyal bakımdan, insanların ve ulusların birbirlerini karşılıklı olarak tanımalarını gerçekleştirmesi yanında doğal, sosyal ve kültürel çevrenin korunmasını ve değerlendirilmesini sağlayan bir elemandır (Usta, 2001;111).
Turizm, millî gelire olan katkısı yanında, sağladığı döviz geliri ile ödemeler dengesi açığının kapanmasında da önemli rol oynamaktadır. Geniş kitlelere iş imkânı sağlamasının bir sonucu olarak istihdamın en fazla olduğu emek yoğun sektörlerden biri olma avantajına sahip olan turizm sektörü, aynı zamanda ülke için etkin bir pazarlama ve reklam aracı olma özelliğini de sürdürmektedir. Dünya turizm pazarında ortaya çıkan değişimlere ve yeni beklentilere her yönüyle cevap verebilecek bir turizm potansiyeline sahip olan ülkemizde, 1980’li yıllardan itibaren alınan tedbirler, sağlanan teşvikler ve uygulanan politikalar ile çok sayıda turistik tesis inşa edilmiş, değişen tüketici taleplerine cevap verecek bir turizm altyapısının oluşturulması için yoğun çabalar harcanmıştır.
Özellikle dinamik yapısı ile ülkemizin son dönemlerde üzerinde önemle durduğu turizm sektörünün Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisinin ve diğer sektörlerle önsel ve gerisel bağlantılarının belirlenmesi çalışmamızın ana noktasını oluşturmaktadır (Dilber,2007). Uluslararası turizmin sürekli ve kesintisiz artışı, gelişen birçok ülkenin devamlı büyüyen bu sektöre ilgi duymasına neden olmuştur.
Türkiye gibi gelişen bir ülkenin pazar payı almak üzere uluslararası turizm sektörüne ilgi duymasının nedenleri şunlardır:
• Turizm talebinin her geçen gün hızla artması,
• Turizmin döviz darboğazı sorunlarına çözüm getirebilmesi,
• Turizm sektörünün gelişme maliyetlerinin düşük olması,
• Turizm kavramı, turizm işletmeleri tarafından maliyetleri düşürdüğü ölçüde benimsenmesi ve çoğunlukla bir pazarlama unsuru olarak kullanılmasıdır (Roney, 2002:3).
• Turizmin ekonomik kısıtlamalardan, tarife ve kotalardan daha az etkilenmesidir (Manisalı- Yarcan,1987:9).
Dünyada turizm hareketleri hızla gelişme gösterirken, Türkiye de gerek ekonomik politikaları kapsamında gerekse mikro bazda turizm sektöründe çok hızlı bir büyüme göstermiştir. Turistik amaçlı yatırımlardaki artış, millî gelir içinde turizmin payının yükselişi, hizmet sektöründe öncelikli istihdam alanı hâline dönüşmesi, ödemeler dengesine olumlu katkısı ve yabancı sermayeyi ülkeye çekmesi sektörün önemini açıkça göstermektedir. Türk ekonomisinin genel trendi hem hizmet hem de sanayi sektörlerinde üretimin ve talebin genişlemesi yönündedir. Bu nedenle turizm, ekonominin genel trendine uygun olarak gelişmektedir. Türkiye’nin geleneksel tarım ve sanayi ürünleri ihracatından, gerekli döviz gereksinimini bütünüyle kapatacak bir gelişme beklemek, kısa ve orta vadede gerçekleşmesi zor bir olasılıktır (İ. Dilber,2007). Bundan dolayı dış aktif turizmin, Türkiye için önemli döviz girdisi sağlayabileceği görülmektedir ( Çımat- Bahar,2003: 4).
Rekabet gücü yüksek bir turizm sektörü, Türkiye’nin sadece cari açık sorununu çözmek için değil, istihdamı artırmak, hatta ülkemizi tanıtmak için de altın bir sektör konumundadır. Turizm, Türkiye’de ödemeler bilançosu içinde ihracattan sonra ikinci büyük döviz geliri sağlayan faaliyet konumuna yükselmiştir ve endüstri içinde başta inşaat ve ulaştırma sektörleri olmak üzere 38 sektörü doğrudan etkilemektedir. Türkiye turizminin gelen turistlerin geldikleri bölge açısından payları incelendiğinde en yüksek payın, 2004 yılı için, %54.7 ile AB üyesi ülkelerden oluştuğu dikkati çekmektedir. Bunu %15.9 ile Bağımsız Devletler Topluluğu ve %13.1 ile Doğu Avrupa ülkeleri izlemektedir.
Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunlardan biri, işsizliktir. Turizm sektörünün emek yoğun bir sektör olması ve otomasyona diğer sektörlerden daha az imkân sağlaması bu sektörde insan gücüne olan ihtiyacı daha da artırmaktadır. Dolayısıyla bir ülkede turizm sektörünün gelişmesi, söz konusu ülke insanlarının bu sektörde istihdam edilebilmelerine imkân verebileceği gibi, işsizlik sorununun çözümünde de önemli bir rol oynamaktadır (Türkiye Vakıflar Bankası TAO – 2004:17). Uluslararası turizm gelirleri 2017 yılında %7 büyüyerek 1.323 milyon oldu. 2017 yılında uluslararası turizm, ihracat gelirlerinde 1,6 trilyon ABD doları olmuştur. UNWTO (Dünya Turizm Örgütü), uluslararası turist sayısında 2018 yılında %4 ile %5 arasında bir büyüme öngörüyor. 2030’a gelindiğinde UNWTO, uluslararası turistlerin gelişinin 1,8 milyara ulaşmasını öngörüyor (2030’a Doğru UNWTO Turizmi).