Sınır Aşan Sular Sorunu Nedir?

Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km3 tür. Bu suların %97,5’i okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, %2,5’i ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. Bu kadar az olan tatlı su kaynaklarının da %90’ının kutuplarda ve yer altında bulunması sebebiyle insanoğlunun kolaylıkla yararlanabileceği elverişli tatlı su miktarının ne kadar az olduğu anlaşılmaktadır.

Yeryüzünde susuz bir hayat düşünmek mümkün değildir. Eski çağlardan günümüze kadar medeniyetler suyun hayat verdiği topraklarda yeşermiştir. Yeryüzündeki medeniyetin ilk kaynağı olarak gösterilen, yazının bulunduğu, verimli topraklarında ilk tarımın yapıldığı Mezopotamya, bu ev sahipliğini Dicle ve Fırat’ın bereketli sularına borçludur. Aynı durum Mısır ve Nil için de geçerlidir.

Öte yandan, yanlış yaklaşımlar sonucu azalan kullanılabilir tatlı su miktarına ve artan su kirliliğine karşın dünya nüfusunun her geçen gün daha çok temiz suya ihtiyaç duyması, ülkeler üzerindeki su stresini arttırarak, dünyada çeşitli bölgelerde ve farklı boyutlarda anlaşmazlıklara yol açmakta ve kıyıdaş ülkeler arasındaki ekonomik, politik ve sosyal ilişkileri de olumsuz etkilemektedir. Sınır aşan sular meselesi Orta Asya ve Orta Doğu coğrafyasında ülkeler arasında büyük anlaşmazlıklara ve gerginliklere yol açmaktadır. Suyun enerji, tarım, sanayi ve içme suyu gibi farklı kullanım sahalarının olması ve bu amaçlar doğrultusunda nehirler üzerinde inşa edilen baraj ve hidroelektrik santraller anlaşmazlıkların temel kaynağı olmaktadır.

Aral Gölü’ne dökülen Ceyhun Nehri üzerinde Tacikistan’ın inşa etmeye çalıştığı Rogun Barajı ve HES, Kırgızistan’ın Seyhun Nehri üzerinde yapmak istediği baraj ve hidroelektrik santraller, komşuları Özbekistan ve Kazakistan’la ilişkilerinde gerilimlere yol açmaktadır. Orta Doğu’da, su paylaşımı konusu, ülkeler arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilemektedir. Nil’in kullanımı Mısır ve Sudan arasında anlaşmazlık kaynağı iken buna Etiyopya’nın inşa ettiği Rönesans Barajı ve HES problemi daha ileri boyutlara taşımaktadır.

Orta Doğu’da bir diğer önemli su kaynağı olan Fırat-Dicle Havzası’ndaki suyun paylaşımı konusunda ülkemizin güney komşuları Irak ve Suriye ile sorunlar yaşanmaktadır. 1990 yılında yaşanan krizde devletler arası diplomatik bir sorun hâline gelmiştir. Türkiye bütün bu kriz ortamının çalkantılarına rağmen Atatürk Barajı’nı tamamlamış bunun yanında Dicle Nehri üzerinde Ilısu Barajı faaliyete geçmiştir.

ABD ve Meksika arasındaki Colorado (Kalırado) Havzasındaki su paylaşımı uzun yıllar sorun hâline gelmiş ve 44 yıllık görüşmelerin ardından Meksika % 42’lik paya razı olmuştur. Türkiye, sularının en verimli şekilde kullanılması ve diğer havza ülkeleri ile dostça kullanılmasını savunmuştur. Bu konuda Fırat ve Dicle Nehirlerinin geçtiği ülkelerle yaptığı anlaşmalar sonucunda bunu bir sorun olmaktan çıkarmıştır.

Yorum yapın