Şehirleşme, Sanayileşme ve Göç İlişkisinin Toplumsal Etkileri

Jeolojik devirlerden üçüncü zamanın en önemli özelliği, insanların tarım yapmaya başlamasıyla birlikte yerleşik hayata geçmesidir. Yerleşik hayata geçiş, insanlık tarihinde yeni oluşumları başlatmış ve dünya nüfusu artmıştır.

Nüfusun artması ihtiyaçların çeşitlenmesine ve tarım dışında başka ekonomik faaliyetlerin gelişmesine neden olmuştur. Mezopotamya bölgesi bu anlamda ilk medeniyetlerin kurulduğu verimli tarım alanlarının olduğu önemli bir sahadır. Medeniyet tarihine baktığımızda 18. yüzyıla kadar tarımsal faaliyetler ön planda iken 18. yüzyıldan sonra sanayileşme etkisini göstermeye başlamıştır. İlk önce Avrupa’da başlayan sanayileşme daha sonra tüm dünyaya yayılmıştır. Sanayide önce madenlerden yararlanılmış daha sonra madenlerin yerini petrol almıştır. Değişik makineler yapılmış, ham maddeler mamul maddeye dönüştürülmüş, yeni sanayi kolları açılmış ve üretilen ürünler yeni pazarlarda alıcısı ile buluşmuştur. Ticaretin gelişmesi şehirlerdeki nüfusun artmasına ve şehirlerin birer cazibe merkezi olmalarına neden olmuştur. Bu durum şehirleri göç alan merkezler hâline getirmiştir.

Göçün mekânsal, toplumsal ve ekonomik birtakım etkileri söz konusudur. Bu etkileri şöyle sıralayabiliriz:

• Çarpık kentleşme sorunu ortaya çıkar.
• Çevre sorunları artar.
• İşsizlik oranı yükselir.
• Tarım ve orman arazilerinde azalmalar görülür.
• Trafik sorunlarının yanında gürültü kirliliği de yaşanır.
• Kentlerde güvenlik sorunu ortaya çıktığı gibi gürültü kirliliği de baş gösterir.
• Yeşil alanda azalmalar görülür.

Yukarıda saydığımız bu sorunların önüne geçebilmek için burada yaşayan nüfusun şehirli olma bilincinin geliştirilmesi gerekmektedir.

a. Dünya Nüfusunun Tarihçesi

Dünya nüfusu günümüzden 10 milyon yıl önce yaklaşık 80 milyon iken bugün 7.6 milyar nüfusa ulaşmıştır. Teknolojideki gelişmelerle beraber sağlık alanındaki yenilikler ortalama yaşam süresinin uzamasına ve anne bebek ölümlerinin azalmasına katkı sağlamıştır. Bu durumun sonucunda her yıl dünya nüfusu ortalama 80 milyon insanın katılımı ile büyümektedir. Dünya nüfusundaki bu artış doğal kaynakların tükenmesine, iskân problemlerinin yaşanmasına ve en önemlisi ciddi güvenlik zaaflarının ortaya çıkması gibi olumsuz durumlar nüfus bilim adamları tarafından söylenmektedir.

b. Su Kaynaklarımız ve Suyun Geleceği

Dünya nüfusunun giderek artmasının en büyük tehlikelerinden biri, temiz içilebilir su kaynaklarının azalmasıdır. Su, yaşam için vazgeçilmez bir kaynaktır. Suyun bu özelliği günümüzde bazı bölgelerde çatışma alanları oluşturmaktadır. Su sıkıntısını en çok çeken kıta Afrika kıtasıdır ancak yakın gelecekte diğer kıtalarda da su kıtlığı sorun olarak kendini gösterecektir. Su kıtlığının önüne geçmek için yere düşen temiz ve tatlı olan sularının iyi depo edilmesi gerekmektedir. Dünya tatlı su kaynaklarının büyük bir kısmı kutuplarda katı hâlde bulunur. Geriye kalan tatlı su kaynaklarımız yer altı suları ve akarsulardır ki bu oran toplam su miktarı içinde sadece %3’lük bir paya sahiptir. Deniz sularının tuzlu olması, arıtma işlerindeki maliyetler, tatlı su kaynaklarının önemini bir kat daha arttırmaktadır.

c. Şehir ve Yerleşme

Şehirler yakın çevresinden nüfus toplayan cazibe merkezleridir. Çeşitli istihdam alanları ile her geçen gün nüfusu artan yapılardır. Şehirleşmenin artması, çevre kirliliğinin de artması demektir. Örneğin atmosferdeki sera gazlarının birikimi küresel ısınmayı tetikler. Bunun yanında şehirlerde iskâna uygun olmayan arazilere evlerin yapılması, tarım ve orman arazilerinin yok olmasına karşı önlemler de alınmalıdır. Bazı şehirlere baktığımızda sanayi tesisleri şehrin içinde kalmıştır. Sanayi tesislerinden çıkan atıklar çevreye yayıldığı için insan sağlığı bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Bunun yanında asit yağmurları şehirlerde en çok karşımıza çıkan diğer sorundur. Bu yağmurlar havayı, suyu ve toprağı kirletmektedir.

ç. Dikey Tarım

Tarım alanlarındaki toprak verimliliğinin düşük olması, tarım maliyetlerinin artması ve ekolojik dengede oluşan olumsuzluklar, sulama ve gübreleme maliyetlerin fazla olması, işçi giderlerinin pahalı olması gibi nedenlerle dikey tarım metodları kullanılmaya başlanmıştır. Dikey tarım için uygun binaların inşa edilmesi gerekir. Şehirlerde yapılan bu tip tarımda torf ve perlit kullanılır. Modern ziraat tekniklerinin kullanıldığı bu yöntemle insan gücünden ve zamandan tasarruf sağlamaktadır. Dikey tarımdaki amaç, birim alandan en yüksek verimi almaktır.

d. Geleceğin Ekonomisi

Bilim ve teknolojideki yenilikler sayesinde toplumun ihtiyaçları önümüzdeki yıllarda bugünkünden farklı olacaktır. Küreselleşme ve ekonomik örgütlenmeye bağlı olarak dünya büyük bir pazar hâline gelecektir ve teknolojik yeniliklere uyum sağlayan kurum ve kuruluşlar gelişme çizgilerini arttırırken uyum sağlamayanlarda işsizlik ve fakirlik artacaktır. Üretimde ve tüketimde aracı olarak yeni bilişim teknolojileri kullanılacaktır. Bu durum aracı olan firmaların işlevselliğini ortadan kaldıracaktır. Bugünün klasik üretim anlayışının değişmesine bağlı olarak yeni teknolojik gelişmeler tek elden takip edilerek merkezî büyüme sağlanmış olacaktır. Nitelikli insan yetiştiren gelişmiş ülkeler bu değişikliklere ayak uydurmada zorlanmaz iken geri kalmış ülkelerde yeterli insan kaynağının olmaması yeniliklere çabuk ayak uydurmayacağının göstergesi olmaktadır.

e. Teknolojik Değişimler ve Doğa Etkileşimi

Günümüz dünyasında milletlerin önemli bir kısmı güçlerini bilim ve teknolojideki üstünlüklerinden almaktadır. Teknoloji uzak olanı yakın ederken globalleşmenin hızını arttırmakla beraber ülkelerin ticaret hacimlerini de büyütmüştür. Teknolojik yenilikler, insanların yaşam kalitesini yükseltmekle kalmaz aynı zamanda zamandan tasarruf da sağlar. Yeni iş alanlarının açılması ve insan gücüne duyulan ihtiyacın azalması teknolojik faydalar arasında sayılmaktadır. Bütün bunların yanı sıra teknolojik gelişmelerin birtakım olumsuz sonuçları da vardır. Bunlar:

• Çevre sorunları
• İşsizlik
• Sosyal sorunlar
• Doğal kaynakların azalması vs.

f. Yapay Zekâ

Gündelik hayatımızda ve toplumsal işleyişte birçok değişikliğe sebep olacağı düşünülen diğer bir gelişme de yapay zekâdır. Yapay zekâ aslında insan davranışlarını taklit edebilen bilgisayardır. Çeşitli yazılımların bilgisayarlara yüklenmesi sonucunda verilen komutlar sayesinde hareket kabiliyeti kazanan robotlar üretilmektedir. Yapay zekâ, hukuk alanında kullanılan akıllı sözleşmeler sistemidir. Bu sistemin şifreli olması ve bu şifrelerin kimse tarafından bilinmemesi, şeffaf olması ve aracıların olmaması gibi özellikler her geçen gün yapay zekâya olan ilgiyi arttırmaktadır.

Yapay zekâ özellikle sağlık alanında yaygın olarak kullanılmaktadır. Tahlil ve tedavi sürecinde hastanın ve doktorun işini kolaylaştırmaktadır. Daha güvenilir tahlil sonuçları tedavide kısa sürede başarının yakalanmasını sağlamaktadır. En zorlu ameliyatlar bu teknoloji sayesinde daha kolay hâle gelmiştir. Yüz tanıma sistemlerinde, çeviri işlerinde, güvenlik alanında ve görüntüleme gibi başka alanlarda da kullanılmaktadır.

g. Uzay Madenciliği

Dünya nüfusunun her geçen gün artması ve doğal kaynakların tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalması yeni kaynaklara yönelmeyi zorunlu kılmıştır. Uzaydaki asteroidlerin yaptığı madencilik çalışmalarına uzay madenciliği denilmektedir. Kobalt platinyum gibi elementlerin gök taşlarından çıkarılıp Dünya’da işlenerek çeşitli alanlarda değerlendirilmesi düşünülmektedir. 500 tonluk bir gök taşını Dünya’ya getirmek 6-10 yıl arasında süreceği tahmin edilmektedir. Değerli madenlerin çıkarılıp işlenmesiyle trilyon dolarlara ulaşan kazançlar elde edileceği tahmin edilmektedir. Gök taşlarından elde edilecek madenlerin maliyeti yüksek olacağı için büyük şirketler birleşerek bu konuda farklı projeler üretmektedir. Son teknoloji ile üretilen uzay araçları üretmek, gök taşlarının taşınmasında farklı sistemler geliştirerek uzayda maden işlemek bu projelere örnek olarak gösterilebilir.

Yorum yapın