Jeopolitik konum, bir yerin kıtalara, okyanuslara ve denizlere göre olan durumudur. Coğrafi gelişmeler sonucu kıtaların, okyanusların ve denizlerin stratejik durumu tarih boyunca değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerin ortaya çıkmasında coğrafi keşifler, siyasi olaylar, teknoloji ve ulaşım alanındaki yenilikler ile doğal kaynakların varlığı gibi faktörler etkili olmuştur.
Buradan da anlaşılacağı gibi jeopolitik konumu belirleyen unsur ekonomik gelişmelerdir. Stratejik öneme sahip ticaret yollarının olması, doğal kaynakların zenginliği bir yerin jeopolitik konumunu belirlemede kullanılan kriterlerdir. Bu durum aynı zamanda o yerin siyasi anlamda da değer kazandığının bir göstergesidir.
Günümüzdeki çatışma alanlarına baktığımızda bu bölgelerin zengin yer altı kaynaklarına sahip olduğu ve siyasi kargaşaların yaşandığı gözlenmektedir. Geçmişten günümüze gelinceye kadar kıtaların ve okyanusların konumsal öneminde meydana gelen değişiklikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
a. İpek ve Baharat Yolu
Asya kıtası ile Avrupa kıtası arasındaki ticareti sağlayan Hint Okyanusu’ndan Akdeniz’e kadar uzanan Orta Çağ boyunca kullanılan İpek ve Baharat yolu dönemin en önemli bağlantı yolları arasındadır. Avrupalılar için önemli olan ipek, kâğıt, mücevher ve porselen gibi ürünler Çin’de üretilerek İpek yolu üzerinden Anadolu’ya oradan da Avrupa pazarına ulaşmaktaydı. Bunun yanında Hindistan’da üretilen baharatların Avrupalıların sofralarında yer almaya başlamasıyla ulaşımın önemi iyice artmıştır. Bütün bu gelişmeler İpek ve Baharat yolunu elinde tutan devletlere ekonomik anlamda güç kazandırmıştır.
b. Coğrafi Keşifler ve Yeni Yollar
İpek ve Baharat yolu, Orta Çağ’da Arapların ve Cenevizlilerin hâkimiyetinde iken Yeni Çağ’da Osmanlı Devleti’nin eline geçmiş ve uzunca bir süre Osmanlının ticari kaynağı olmuştur. Avrupalıların doğu ülkelerindeki zenginliklere sahip olmak için kullandıkları bu güzergâh üzerinden taşınan malların çok el değiştirmesi maliyetleri yükseltiyordu. 15.yy. da Avrupalıların gemicilikte ileri gitmeleri deniz aşırı seyahatlere olan cesaretlerini artırmıştır. Yeni yollar bulma ümidiyle İspanyol ve Portekizli gemiciler mavi sulara açılmıştır.
Bu denizcilerden Kristof Kolomb 1492 yılında Atlas Okyanusu’nu geçerek Hint adalarına ulaştığını zannetmiş ancak yıllar sonra Amerigo Vespucci (Amerika Vespuçi) tarafından bulunan bu kara parçasının yeni bir kıta olduğu dünyaya ilan edilmiştir. Aynı yıllarda Bartelemeo Diaz (Bartelmi Diyaz) tarafından Afrika kıtasının güney ucundaki Ümit Burnu’nun bulmasıyla Hint Yarımadası’nın batısına kadar gidilmiştir. 1519 yılında İspanya’dan yola çıkan ünlü denizci Magellan (Macellan) Dünya’nın yuvarlaklığını kanıtlamak için sürekli batıya gitmiş ve Güney Amerika kıtasının güney ucundaki Magellan Boğazı’nı aşarak Büyük Okyanus’a ulaşmış ancak yolda hayatını kaybeden Magellan, arkadaşı Sebastian Del Cano (Sebastiayan del Kano) tarafından seferi tamamlanmış ve Dünya’nın yuvarlaklığı kanıtlanmıştır.
Coğrafi keşiflerin ortaya çıkardığı sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz:
• Yeni kıtalar keşfedilmiş ve yeni ticaret güzergâhları ortaya çıkmıştır.
• Akdeniz limanlarının önemi azalmış Atlas Okyanusu’ndaki limanlar önem kazanmıştır.
• Asya kıtası cazibesini yitirmiş Amerika kıtası önem kazanmıştır.
• İpek ve Baharat yolları eski önemini koruyamamıştır.
c. Sömürgecilik Anlayışı
Güçlü devletlerin diğer devletler üzerine maddi manevi üstünlük kurarak kontrol altına almaya çalışmasına sömürgecilik anlayışı denir. Coğrafi keşifler sonucu yeni yolların bulunması Avrupalıların Asya kıtasına olan ilgisini azaltmış yeni ticaret yollarına ve kıtalara doğru akınları başlatmıştır. Yeni bulunan bu yerler üzerinde hâkimiyet kurmak isteyen ülkeler arasında zamanla anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Orta Çağ’ın sonlarında yaşanan bu gelişmeler İspanyollar ve Portekizlileri birbirine düşürmüş, böylece Atlas Okyanusu’nun doğusunu Portekizler, batısını ise İspanyollar alarak ilk sömürge hareketlerini başlatmış oldu. Sonraki yıllarda keşif yapan millet sayısı artınca yeni sömürge arayışları hızlanmıştır.
Hollanda, Fransa ve İngiltere’de bu yarışın bir parçası olmuştur. Özellikle İngilizlerin kurduğu büyük sömürge kolonileri sayesinde zenginlikleri artmıştır. Sömürgecilik anlayışı ile Pasifik (Büyük Okyanus) Adaları, Afrika kıtasının güney ve batısı ile Amerika kıtası konumsal açıdan önem kazanmıştır.
d. Kanallar
Doğal olmayan insanların açtığı su yollarına kanal denir. Kanalların açılması denizlerin, okyanusların ve kıtaların konumunda köklü değişikliklere neden olmuştur. Açılan kanallar sadece ekonomik olarak değil askerî ve siyasi açıdan da son derece önem arz eder. Bu duruma örnek olarak Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı’nı verebiliriz.
1869 yılında açılan Süveyş Kanalı, Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlar. Kanalın açılması ile Avrupa ve Güney Asya arasındaki su yolu kısalmış, Akdeniz limanları yeniden önem kazanmıştır. 1880 yılında yapımına başlanan Panama Kanalı’nın tamamlanması ise 1914 yılını bulmuştur. Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu birbirine bağlayan kanal Orta Amerika’nın en dar yerinde bulunmaktadır. Mühendislik harikası olarak nitelendirilen Panama Kanal’ı havuz sistemi ile çalışmakta ve gemilerin karşıya geçme süresi yaklaşık sekiz saati bulmaktadır. Panama Kanalı’nın açılması ile güneydeki Magellan Boğazı önemini kaybetmiş ve dünya ticaretinin yaklaşık %5’i bu su yolu ile sağlanmaktadır.