Doğal Kaynakların Bilinçsiz Kullanımı ve Çevre Sorunları

İnsanoğlu ihtiyaçlarını karşılamak için çevreyi kullanmaktadır. Sürekli artan dünya nüfusu ve onun sınırsız ihtiyaçlarının karşılanması doğal kaynakların tükenmesine ve alternatif kaynaklara yönelmesine neden olmaktadır. Zaten hızla tükenen doğal kaynaklara bir de bilinçsiz kullanım eklenince kaynakların rezervleri iyice azalmaktadır.

Ormanlardan yola çıkarak örneklemek gerekirse orman, kendisini yenileyebilen bir doğal kaynaktır ancak yangınlar, kaçak kesimler, yol yapımı, iskâna açmak gibi nedenler orman varlığının hızla tükenmesine neden olmaktadır. Benzer bir durum da balıklar için söylenebilir. Kaçak ve trolle avlanmanın artması henüz yavru olan balıkların ölmesine ve türlerinin azalmasına neden olmaktadır. Su, toprak ve hava kendi kendisini yenileyebilen kaynaklardır ancak şehirleşmenin artması ve sanayileşme bu kaynakların kirlenmesine neden olmaktadır. Su az miktarda kirlenirse kendi kendini yenileme kapasitesine sahiptir.

Okyanus, deniz ve göl sularındaki kirlenmeler daha uzun sürede temizlenmektedir. Suların kirlenmesi kanalizasyon atıkları, katı atıklar ve sanayi atıkları başlıca kirleticilerdir. Su kaynaklarının tarımsal amaçlı bilinçsiz kullanılması da bazı tatlı su göllerinin kurumasına ve yok olmasına neden olmaktadır. Aral Gölü, Orta Asya’daki dördüncü büyük göl iken bugün göl yatağındaki suların çekildiği gözlenmektedir. Afrika kıtasındaki Çad Gölü de bir başka örnektir. Sularının %90 çekilmiş olan bu gölde ekosistemi bozulmuştur. Bu durum ülkemizdeki Manyas, Ulubat, Akşehir gibi göllerde de sık karşılaşılmaktadır.

Atmosfere salınan kirletici gazlar havada uzun süre asılı kaldığı için güneşten gelen enerjiyi tutar ve Dünya’nın ısı dengesini bozar. Küresel ısınma olarak adlandıracağımız bu durumun etkilerini tarım, ekolojik denge ve yaşamın her alanı üzerinde hissedilmektedir. Aşırı ısınma, kutuplardaki buzulların erimesine ve deniz sularının seviyelerinde yükselmelere neden olduğu gibi toprakları sular altında kalma tehlikesiyle de yüz yüze getirmektedir. Havadaki kirletici partiküller, insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Çevrenin korunması ve ekonomik kalkınma için doğal kaynağın sürdürebilir olması önemlidir.

Sürdürebilir kaynakların varlığı hem bugünü hem de yarını kurtarma düşüncesi ile ortaya çıkan bir politikadır. Bir doğal kaynağın sürdürebilir olması için şunlar gerekmektedir:

• Çevresel korumaya önem verilmelidir.
• Gelecek nesillerin ihtiyaçları baz alınmalıdır.
• Geri dönüşümü olacak doğal kaynaklar tercih edilmelidir.
• Belirlenecek politikanın sosyal yönü ağır basmalıdır.
• Doğal kaynağın bu şekilde kullanılmasıyla ekosistem korunmuş olmaktadır.
• Gelişmiş ülkelerde enerji üretimi fosil yakıtlar yerine güneş, rüzgâr, dalga gibi doğal kaynaklardan elde edilmektedir.

Çevre politikası çevre sorunlarının çözümüne yönelik yapılan adımların tümüne denir. Bu politikaların amacı, insan sağlığını ve çevreyi korumayı hedeflemektedir. Örneğin çay tarımının yaygın olduğu yerlerde yamaçlara taraçaların yapılması, tarıma açılması; suyun tutulmasını ve erozyon nedeniyle bozulan yamaç dengelerinin korunmasını sağlar.

Çevre politikasın bazı temel ilkeleri vardır:

1. Kirleten Öder İlkesi: Çevreyi kirletenler tarafından temizleme maliyetinin karşılanmasıdır.

2. İleriyi Görme İlkesi: Çevre sorunlarına neden olabilecek olayları önceden görme ve önlemesidir.

3. Önleme İlkesi: Çevre kirliliğini önlemek için tedbirler alınması ve ortaya çıkan bir zararın önlenmesi

4. İş Birliği İlkesi: Çevre politikası oluştururken çevre ülkelerle işbirliği hâlinde olunmasıdır.

Çevrenin korunması günümüzde duyarsız kalınacak bir konu değildir, aksine gerekli önlemler alınarak oluşturulan çevre politikalarının uygulanabilir olmasıdır.

Yorum yapın