Uzun bir süre dünyanın önemli aktörlerinden biri olarak kalmayı başarmak, zamanın ruhunu yakalayarak buna yön veren süreçleri yönetmekle açıklanabilir. Bu seviyeyi yakalamak sadece askerî başarılarla mümkün değildir. Osmanlı, coğrafi bilgi ve becerilerden olabildiğince faydalanmıştır. Buna rağmen eğitim hayatının kalbi sayılabilecek medreselerde, coğrafya dersleri ancak 2. Meşrutiyet’ten sonra müfredata girebilmiştir. Osmanlı kökenli coğrafi eserler; geçmiş dönemde yazılan eserlerin tercümeleri, haritacılık çalışmaları ve dünyayı gezen seyyahların yazdığı seyahatname türünde eserler olmak üzere üç türlüdür:
Fatih Sultan Mehmet Han’ın eski medeniyetlere ait birçok coğrafi eseri, özellikle Batlamyus’un kitabını ve haritasını tercüme ettirmesi Osmanlıdaki ilk coğrafi çalışmalar sayılabilir. Tercüme eserler daha sonra da devam etmiş, özellikle Duraklama ve Gerileme Dönemi’nde bu tip eserlerin sayısı artmıştır.
Osmanlı denizcilerinin yaptığı coğrafi araştırmalar ve oluşturdukları haritalar da önemlidir. Özellikle bu alanda Piri Reis’in çalışmalarının da çok özel bir yeri vardır. Pîrî Reis’in oluşturduğu eserlerin (özellikle Kitab-ı Bahriye isimli eseri) mükemmelliği, Osmanlı coğrafyacıları için önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Osmanlıdaki üçüncü tip coğrafi eserler de seyahatnamelerdir. Bu eserler, yazıldıkları dönemde genellikle Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde kalan bölgeler hakkında çok önemli bilgiler içermektedir. Özellikle Evliya Çelebi’nin yazmış olduğu Seyahatname bu alanda gösterilebilecek en güzel örnektir.