Bir bilim dalını tanımak için onun kökenini, anlamını, tarihsel seyrini, toplumsal hayattaki yerini ve bu bilime katkı sağlamış önemli bilim insanlarını bilmek gerekir.
İnsanoğlu, yaratılışında bulunan merak duygusu sayesinde dünya üzerinde var olduğundan beri, içinde yaşadığı çevreyi merak etmiş ve tanıma ihtiyacı duymuştur. Böylece doğal ve toplumsal çevrenin bilincinde olmuştur. Yazının keşfinden önce bile insanın, özellikle yön bulma becerisine dayanan araştırma ve keşfetme şeklinde bir bilgi birikimi vardı. Bu bilgilerle ilk insanlar, resim ve basit çizimlerle (ilkel haritalar) yaşadığı ortamı kaydetmeye başlamıştır. MÖ 6200’lere ait Çatalhöyük Haritası (Harita 1.4.) bu haritalara verilebilecek örneklerdendir.
Harita 1.4. Çatalhöyük Haritası [Dünyanın bilinen en eski haritalarından biri olarak kabul edilen bu duvar resmi, Konya ilimizde yapılan kazılarda bulunmuştur. Bu haritada, basit bir yerleşme krokisi ve o zaman aktif olduğu anlaşılan Tuz Gölü’nün güneydoğusundaki volkanlardan biri çizilmiştir. (Haritanın çizimi kazıda haritayı bulan Prof. Mellaart’a aittir.)]